top of page

Kâr Ayıp Örter: Büyüme Sarhoşluğunda Görünmeyen Çatlaklar

Eski bir ticaret deyimi olan "Kâr, ayıp örter", iş dünyasının en tehlikeli konfor alanını özetler. Ciro artarken, pazar payı büyürken ve yıl sonu bilançoları pozitifken; kimse makine dairesindeki paslanmayı, kaptan köşkündeki iletişimsizliği veya rotadaki sapmayı sorgulamaz.

Patronlar ve liderler bu dönemlerde genellikle kendi "dehalarına" odaklanırlar. Ancak sular çekildiğinde (kâr düştüğünde), kayaların nerede olduğu ve geminin altının ne kadar hasarlı olduğu acı bir şekilde ortaya çıkar. İşte büyürken halının altına süpürülen o temel sorunlar:

1. Yönetimsel Körlük: "Ben Yaptım Oldu" Sendromu

Büyüme dönemlerinde patronların en sık düştüğü hata, başarının kaynağını tamamen kendi sezgilerine bağlamalarıdır. Bu durum, yönetimde şu ölümcül "ayıpları" doğurur ve örter:

  • Mikro-Yönetim Tuzağı: Şirket büyümüştür ama patron hala her faturayı imzalamak, her işe alımı onaylamak ister. Kâr varken bu "titizlik" veya "işine sahip çıkma" olarak övülür. Oysa bu, şirketin hızını kesen ve profesyonelleri küstüren bir güven eksikliğidir.

  • Toksik Sadakat: Lider, yetenekli ve sorgulayan çalışanlar yerine, sadece "evet" diyenleri etrafında toplar. İşler yolundayken bu uyum gibi görünür; ancak kriz anında, "Kral çıplak" diyebilecek kimse kalmadığı için gemi batar.

  • Süreç Yerine Kahramanlık: İşler sistemler üzerinden değil, kişisel inisiyatifler (kahramanlıklar) üzerinden yürür. Kâr yüksekken bu fedakarlık gibi dursa da, aslında bir yönetim zafiyetidir.

2. Kurumsallık Maskesi: "Mış Gibi" Yapmak

Pek çok şirket büyürken plaza katlarına taşınır, pahalı logolar yaptırır ve "Kurumsal" göründüğünü sanır. Ancak kârın örttüğü en büyük ayıp, kurumsallaşmanın sadece vitrinde kalmasıdır.

  • Aile Anayasası Yoksunluğu: Şirket büyürken aile üyeleri kritik pozisyonlara liyakatsizce yerleştirilir. Para kazanılırken kimse sesini çıkarmaz. Ancak işler ters gittiğinde, profesyonel yöneticiler ile aile üyeleri arasındaki yetki karmaşası şirketi kilitler.

  • Verisiz Karar Alma: Kurumsallık veriye dayalı yönetimi gerektirir. Ancak kâr eden patron, veriye değil "ticari burnuna" güvenir. Bu vizyonsuzluk, pazar değiştiğinde şirketin duvara toslamasının ana nedenidir.

  • İK'nın "Personel İşleri"ne İndirgenmesi: Yetenek yönetimi, kurum kültürü ve çalışan memnuniyeti gibi kavramlar, kâr eden patron için "lüks" harcamalardır. Oysa şirketi krizden çıkaracak olan entelektüel sermaye, tam da bu dönemde kaybedilir.

3. Vizyon Eksikliği: Şansı Strateji Sanmak

Belki de en büyük tehlike, dönemsel bir rüzgarı (sektörel büyüme, kur avantajı, rakip eksikliği) patronun kendi stratejik dehası sanmasıdır.

  • Günü Kurtarmak vs. Geleceği Kurmak: Kâr, bugünü kurtarır ama yarını garanti etmez. Vizyon eksikliği olan yönetimler, kazandıkları parayı Ar-Ge'ye, dijital dönüşüme veya inovasyona yatırmak yerine; lüks tüketime veya şirketin faaliyet alanıyla ilgisiz ölü yatırımlara (arsa, bina) gömerler.

  • Değişimi Okuyamamak: "Biz hep böyle yaptık ve kazandık" cümlesi, bir şirketin mezar taşı yazısıdır. Kârın rehavetiyle müşteri alışkanlıklarının değiştiğini, yeni teknolojilerin geldiğini görmezden gelmek, Nokia veya Kodak örneğinde olduğu gibi devleri bile yıkar.

Kâr Bittiğinde Gerçek Başlar

Warren Buffett’ın dediği gibi; "Sular çekildiğinde kimin mayosuz yüzdüğü ortaya çıkar."

Patronların ve yönetim kurullarının asıl sınavı, işler tıkırında giderken başlar. Gerçek vizyon; kasa doluyken o parayı betona değil insana ve sisteme yatırmak, "ben bilirim" demek yerine "sistem ne diyor" diye sormak ve kârın örttüğü o ayıpları, henüz küçük birer çatlakken tamir etme cesaretini göstermektir.



ree

İronik olan şudur ki, krizden güçlü çıkan şirketler, daha önce kurdukları sağlam kurumsal süreçler sayesinde hayatta kalır. Patronlar kriz dönemlerinde ilk  kurumsallaşmayı  iptal ettiklerinde, aslında şirketi gelecekteki krizlere karşı koruyacak olan kalkanı ve kurtarma botunu parçalamış olurlar.

Bu süreç, bir şirketin olgunlaşamayıp tekrar ilk günkü "aile şirketi" kaotik düzenine geri dönmesine neden olur.

Unutulmamalıdır ki; kâr bir sonuçtur, amaç ise sürdürülebilirliktir. Ayıplarını kâr ile örtenler, ilk fırtınada o örtünün uçup gitmesine mahkumdur.

 
 
 

Yorumlar


bottom of page